14 Kasım 2012 Çarşamba

Duygularım...
Baktım herkes duygularını buraya boşaltıyor. ben de yapıp rahatlamak istiyorum. Kimse beni takip etmesin, kimse kınamasın, kızmasın. Yanlızca ben rahatlayayım istiyorum.
Kıskançlıklarımı, sinir krizlerimi, evlilikle ilgili negatif düşüncelerimi anlatıp kurtulayım istiyorum.
Anneliğin zorluklarıyla baş edemiyorum. Çalışmak istemiyorum ama bunun ne kadar kötü bir fikir olduğunu da düşünmeden edemiyorm. Çalışmak aslında bir bakıma nefes almak benim için. Hayat çok zor yada ben yaşamayı beceremiyorum. Organize etme, herşeyi takip etme, düzen kurma, otorite sağlama bana göre değil demek ki. belki bunları çalışmazsam yapabilirim diye düşünüyorum. hatta bunu başaran anneler eşler olduğu için kendimi beceriksiz görmeyi de ihmal etmiyorum. Korku içindeyim. Başarısızlık korkusu. Herşeyin mükemmeli olmak istiyorum. Ama nafile. Ne bir tam eş, ne bir anne, ne bir ev kadını...

25 Ocak 2012 Çarşamba

yeni heyecanımız "cookiESdesign"

Yeni heyecanımızı paylaşmak istedim... Yakında yaptığımız örnekler de sitede olacak :))
http://cookiesdesign.blogspot.com/


Esra-Sare

24 Ocak 2012 Salı

DÜNYANIN EN TAKINTILI ADAMI


Howard Hughes adını, 2004 yılında başrolünü Leonardo DiCaprio‘nun oynadığı, bol ödüllü Havacı filmiyle dünya yeniden hatırladı.
Howard Hughes Amerikalı bir mühendis, iş adamı ve film yapımcısıydı. 1905 Texas doğumluydu.   11 yaşındayken Houston‘ın ilk radyo vericisini kurdu. 12 yaşındayken, babasına ait buharlı motoron parçalarıyla bir ”motorlu” bisiklet yaptı ve gazeteye çıktı. 14 yaşında uçuş dersleri almaya başladı. 17 yaşındayken dış gebelik yüzünden annesini, 19 yaşındayken kalp krizi yüzünden babasını kaybetti.
Dünya uçak sanayinin öncülerinden biriydi. Hughes Uçak Fabrikası‘nı tesis etti. Dünyanın en zengin adamlarından biri oldu. Pilot olarak da çeşitli ödüller kazandı. Servetinin bir bölümünü Howard Hughes Tıp Araştırmaları Merkezi‘ne yatırdı.
Hollywood‘a girdi. Howard Hawks tarafından1932′de çekilen Yaralı Yüz (Paul Muni, George Raft ve Ann Dvorak’lı Scarface) ve 1943′te çekilen Kanunsuz (Jane Russell’lı The Outlaw) gibi efsanevî filmlerin yapımcısıydı. Amerika’nın en güzel kadınlarıyla ilişki yaşadı: Bette Davis, Ava Gardner, Olivia de Havilland, Katherine Hepburn, Ginger Rogers, Gene Tierney bunlardan sadece bazılarıydı.
1947′de oyuncu Jane Greer ile çıktığı bir akşam yemeğinde, Jane‘den izin alıp tuvalete gitti. Kadın bir buçuk saat erkeği bekledi. Erkek çıkageldiğinde tepeden tırnağa sırılsıklamdı. Kadın şaşkınlık içinde ”Ne oldu sana böyle?” diye sordu. Erkek izah etti: ”Gömleğime ve pantolonuma ketçap dökülmüştü. Onları lavabo’da yıkadım.” Sonra da asıp kurumalarını beklemişti. ”Kuruduktan sonra da tuvaletten çıkamadım. Çünkü kapı koluna dokunamadım. Birinin gelmesini bekledim.”
Hughes mikroplardan o kadar korkuyordu ki, sarılıktan ölmüş bir arkadaşının bırakın cenazsine gitmeyi, çiçek bile göndermemişti. Çünkü mezardaki ölüden çıkan mikropların, gönderilen çiçeklerin geldiği gerisin geriye yolu takip edip kendisini bulacağından endişe ediyordu.
1947′nın Aralık ayında, yardımcılarına evine yakın bir film stüdyosunda birkaç film seyredeceğini söyledi. Dört ay boyunca stüdyodaki odadan bir defa bile dışarı çıkmadı. Aynı filmleri, sandalye tepesinde, genellikle çıplak vaziyette dört ay tekrar tekrar seyretti. Sadece süt ve çikolatayla yaşadı. Tuvaletini boş şişelere ve kutulara yaptı. Dört bir tarafı peçete paketleriyle doluyudu. Kağıtlara yazdığı notlarla yardımcılarına talimat veriyordu. ”Bana asla bakmayın ve ben konuşmadıkça siz benimle konuşmayın” emrini de yazılı olarak iletmişti. 1948 baharında ortaya çıktığında berbat vaziyetteydi. Dört ay yıkanmamış, traş olmamış ve tırnak kesmemişti.
Temizlik takıntıları yüzünden Acapulco‘daki Princess Hotel‘de inzivaya çekildi. Orada kendisine âdeta hastane gibi steril bir ortam oluşturdu. Yıllarca mikrop kapmamak için kimseyle görüşmedi. Güneş ışınlarının da mikrop taşıyabileceğini düşündüğünden, pencerelerini kapkara levhalarla kaplattı. Dikkatle ölçülüp kesilmiş yemeklerini elleri eldivenli hizmetçiler getiriyorlardı.
1976′da uzun süre kendisinden haber alınamayınca, yakınları odasına girdiler ve Hughes’u baygın vaziyette buldular. 1.93 boyundaki dev gibi adam, 41 kiloya düşmüştü.  Meksika‘dan Houston‘daki Metodist Hastanesi’ne götürülürken, uçakta öldü.
Ölüm sebebi böbrek yetmezliği idi. Temizlik takıntıları o kadar artmıştı ki, yemez içmez olmuş ve sonunda da susuzluktan böbrekleri iflâs etmişti. Kimseyle temas etmek istemediği için de, odasında yapayalnız ölümü beklemişti.
Vücudu iğne delikleriyle doluydu. İçki ve sigara içmiyordu. Ama kodein adlı doğal morfin ilacına şiddetle müptelâ olmuştu. Her tarafını kodein iğneleriyle delik deşik etmişti.

Tıpta bu hastalığa obsesif kompülsif bozukluk diyoruz. Halk arasında takıntı hastalığı olarak biliniyor.